8 Nisan 2012 Pazar


8. ÜNİTE: DOĞAL SÜREÇLER


KONULAR:
1. Evren ve Dünya'mız Nasıl Oluştu?
2.Yer Kabuğunu Etkileyen Levha Hareketleri
3.Sıcaklık Farkından Kaynaklanan Hava Olayları



Taş küre ve hava küre... Bu ikisi birbirini tamamlayan ve Dünya’mızı oluşturan unsurlardır. Üzerinde
yaşadığımız Dünya’mızı tanımak, bizim için çok önemlidir. Dünya’mızın oluşumu, gelişme evreleri;
atmosferin, kıtaların, okyanusların ve dağların oluşumu bilim insanları tarafından çok eski zamanlardan beri merak edilmiştir. Diğer yandan fırtınalar, kasırgalar, depremler, volkan patlamaları gibi çeşitli doğa olayları da insanları etkilemiştir ve etkilemeye de devam etmektedir.
Günümüzde faaliyette olan volkanların önemli bir k›sm› Büyük Okyanus’taki “ateş halkası” olarak
adlandırılan bölgededir. Aşağıdaki haritada kırmızı noktalar›n yo¤un olarak bulunduğu yerler ateş halkasını göstermektedir. Buradaki volkanik patlamalar birçok depreme de neden olmaktadır. Peki, bu olaylar nasıl meydana gelmektedir? Ateş halkası üzerinde birçok volkan bulunmasının sebebi nedir? Bunları hiç düşündünüz mü?
Doğal Süreçler Ünitesinde evrenin, Dünya’nın, okyanusların, dağların, depremlerin, volkanların ve
hava olaylarının nasıl oluştuğunu öğreneceğiz. Gelin hep beraber Dünya’mızı tanıyarak taş kürede ve hava kürede olanları anlamaya çalışalım.

1. EVREN VE DÜNYA'MIZ NASIL OLUŞTU?


BÜYÜK PATLAMA TEORİSİ 



İnsanlar, yüzyıllardır evrenin oluşumunu merak etmiş ve bu konuda çeşitli görüşler ve teoriler sunmuşlardır. Büyük patlama, ingilizce karşılığı ile Bigbang bu teorilerden biridir. Ancak Büyük Patlama teorisinin diğer teorilerden farkı bilim insanlarının bu teori hakkında hem fikir olmalarıdır.
Teoriye göre bundan yaklaşık olarak 13 milyar yıl önce zaman ve madde yokken, çok yüksek sıcaklık ve yoğunluktaki bir ortamda patlama olmuş ve patlama sonucunda en hızlı hareket eden kütleler en dışta, daha yavaş hareket edenler ise en içte olmak üzere, boşluğa doğru bir yayılım başlamıştır ve yine teoriye göre bu yayılım halen devam etmektedir. Bilim insanları bu patlamayı tetikleyen sıcaklığın 1 milyar derecenin üzerinde olduğu düşünmektedirler.





3.Etkinlik :Adım Adım Patlama (Okuma Metni)







Yukarıdaki resim üzerinde “Büyük Patlama Teorisi” adım adım anlatılmıştır. Evrenin nasıl oluştuğuna 
dair farklı teoriler olsa da bilim insanları tarafından en çok kabul göreni Büyük Patlama’dır. Bu görüşe 
göre varlığı tahmin edilen ve bilimsel çalışmalar sonrasında ispatlanan durumlar şunlardır:

• NASA’nın 1989 yılında fırlattığı COBE uydusu, fırlatılışından sekiz dakika sonra, bilimsel hesaplamalara 
göre bu patlamadan geriye kald›¤› düflünülen ışımanın varlığını belirlemiştir.

• Uzayda her yönde gerçekleşen bir ışımanın varlığı, daha önce Büyük Patlama Teorisi’ne göre tahmin 
edilen bir durumdur.

• Gök adalar uzayda kendi kendilerine hareket etmez. Ancak uzay genişlediği için gök adaları taşıyarak 
hareket ettirir. Teleskop ile bakıldığında yıldızların Dünya’dan gittikçe uzaklaştığını ilk defa keşfeden 

kişi, Amerikalı astronom Edwin Hubble (Edvın Habıl) olmuştur.

• Büyük Patlama Teorisi’ne göre, evrende hidrojen/helyum kütle oranının 1/3 olması gerektiği tahmin 

ediliyordu. Yapılan deneyler ve araştırmalar evrende bu kütle oranın›n varlığını ortaya çıkarmıştır. 

Ancak bilginin bir sonu yoktur. Bilim insanları günümüzde bu konuyla ilgili yeterli bilgiye henüz 

ulaşamamış olsalar da çalışmalarına devam etmektedirler.









Big Bang Teorisinin Tarihsel Seyrindeki En Önemli Aşamaları

* 1920’de Belçikalı astronom Georges Lemaitre, Einstein’ın genel görecelilik kuramına dayanarak evrenin bir başlangıcı olduğunu ve bu başlangıçtan itibaren sürekli genişlediğini ileri sürdü. Ayrıca, bu başlangıç anından arta kalan radyasyon üzerinde çalışma yapılırsa önemli verilere ulaşılacağını belirtti.
* Amerikalı astronom Edwın Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların uzaklıklarına bağlı olarak renklerinin de değiştiğini ifade etti. Ona göre yıldızlar hem dünyadan hem de birbirinden uzaklaşıyordu. (yani evren genişliyordu)
* Hubble’ın ortaya koyduğu bu gözleme göre evren genişliyorsa başladığı bir nokta da olmalıydı. İşte bu nokta çok büyük çekim gücü nedeniyle sıfır hacme sonsuz yoğunluğa sahip bir noktaydı. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Bu patlamaya “Bing Bang” dendi.
* 1948 yılında George Gamov’da evrenin büyük patlamayla oluştuğunu ve bu patlamadan arta kalan radyasyonun olacağını belirtti. Üstelik bu radyasyon evrenin her yanında eşit olmalıydı.
* Bu durumun açıklanması çok uzun sürmedi. 1965 yılında, Arno A. Penzias ve Robert W. Wilson adlı iki araştırmacı radyo teleskoplarındaki kaynağı belli olmayan bir gürültüyü gidermeye çalışırlarken sonradan “kozmik fon radyasyonu” adını verdikleri radyasyonu keşfettiler. Bu, evrenin tümüne dağılmış bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerinden eşit ölçüde alınan ısı dalgasının Big Bang’ten günümüze gelmiş olduğu ortaya çıktı.
* Kozmik fon radyasyonu=fon ışıması: uzayın her yanından gelen bu ışıma Evren’in başlangıcını oluşturan büyük patlamadan arta kalan enerjinin göstergesidir.
* Bir diğer önemli aşama ise, uzaydaki hidrojen ve helyum gazlarının oranının bulunması oldu. Ölçümlerde anlaşıldı ki, evrendeki Hidrojen-helyum gazlarının oranı, Big Bang ‘den arta kalan hidrojen-helyum oranının teorik hesaplanmasıyla denkleşiyordu. Eğer evren sonsuz olmuş olsaydı hidrojenin tamamen yanıp helyuma dönüşeceği konusunda bilim adamları hemfikirdi.
4 Evrede Evrenin Tarihi
1. Evre: Zamanın başlangıcında, tam bir hiçlikten kozmik bir patlama meydana gelir.
2. Evre: Patlamanın itmesiyle evrene milyarlarca ton enerji yayılır ve elementler soğumaya başlar.
3. Evre: Galaksiler şekillenmeye başlarken hala patlamanın ilk noktasında uzaklaşmaya devam etmektedirler.
4. Evre: Evren genişlemeye devam eder ve etmektedir.
Ve Sonra Ne Olacak?
Neler olacağına dair 2 farklı görüş var. Bunlardan birincisinde evren sonsuza kadar genişlemeye devam eder. İkincisinde ise evrenin genişlemesi yavaşlar ve tepe genişleme uzaklğına erişir, bundan sonra ise evrensel büzülme başlar ve uzay büzüldükçe tüm galaksiler yönlerini tersine çevirerek birbirlerine doğru hareket ederler. En sonunda evren bir nokta büyüklüğüne erişir ki bu da Büyük Patlamanın zaman olarak geriye gitmesine benzer.
DÜNYA'MIZIN OLUŞUMU

Güneş Sistemi’nin Oluşumu


Güneş Sistemi’nin oluşumu ile ilgili farklı teoriler ortaya atılmıştır. En geçerli teori sayılan Kant-Laplace teorisine Nebula teorisi de denir.


Bu teoriye göre, Nebula adı verilen kızgın gaz kütlesi ekseni çevresinde sarmal bir hareketle dönerken, zamanla soğuyarak küçülmüştür. Bu dönüş etkisiyle oluşan çekim merkezinde Güneş oluşmuştur. Gazlardan hafif olanları Güneş tarafından çekilmiş, çekim etkisi dışındakiler uzay boşluğuna dağılmış ağır olanlar da Güneş’ten farklı uzaklıklarda soğuyarak gezegenleri oluşturmuşlardır.




Dünya’nın Oluşumu


Dünya, Güneş Sistemi oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi halindeydi. Zamanla ekseni çevresindeki dönüşünün etkisiyle, dıştan içe doğru soğumuş, böylece iç içe geçmiş farklı sıcaklıktaki katmanlar oluşmuştur. Günümüzde iç kısımlarda yüksek sıcaklık korunmaktadır. Dünya’nın oluşumundan bugüne kadar geçen zaman ve Dünya’nın yapısı jeolojik zamanlar yardımıyla belirlenir.


2.YER KABUĞUNU ETKİLEYEN LEVHA HAREKETLERİ


Levha: Dünya yüzeyini oluşturan iril ufaklı yerkabuğu parçalarına levha denir. Levhalar dev bir yapbozun parçalarıdır






Alman bilim insanı Alfred Wegener (Alf›red Vegen›r), 1912 yılında, bütün kıtaların 250 milyon
yıl önce tek parça hâlinde dev bir kıta olduğunu öne sürdü. Ona göre bu dev kıta daha sonra
küçük kıtalara bölünmüş ve bunlar da zamanla birbirlerinden ayrılmışlardı.






Wegener nasıl bir çalışma yapmış izleyelim :)


Wegener, kıtaların okyanus tabanı üzerinde kaydığını öne sürerek cevaplamaya çalışsa da bu görüşüne çoğu bilim insanı katılmadı. ilerleyen yıllarda Hary Hammond Hess (Hery Hemınd Hes), bilimsel araştırmalarının bir sonucu olarak kıtaların hareketi yanında okyanus tabanının da hareketli olabileceğini öne sürdü. Çünkü okyanus tabanı, tam ortada, sırt adı verilen noktada ayrılmaktaydı. Onun okyanus tabanı yayılması olarak adlandırılan bu teorisi kıtaların hareketini açıklamaktaydı.
Çünkü bilim insanları bu doğrultuda yaptıkları araştırmalar sonunda kıtaların ayrılmasına, ateş küredeki hareketliliğin neden olduğunu keşfetmişlerdir. Buna göre Dünya’mızın katmanlarından biri
olan ateş kürede, magma olarak adlandırılan sıcak ve akışkan bir madde bulunmaktadır. Ateş küredeki hareketliliğe de bu magma neden olmaktadır.





Levha hareketleri üç farklı biçimde gerçekleşir; yukarıdaki şekillerden birincisindeki gibi
birbirlerinden uzaklaşabilir, ikincisindeki gibi birbirlerine yaklaşabilir ya da üçüncüsündeki gibi
birbirlerine yatay olarak aynı ya da zıt yönde sürtünebilir.


Not: Levha hareketleri sürekli olarak devam etmektedir. Bu hareketler sonucunda levha sınırlarında kısa zaman dilimlerinde ani ve şiddetli uzun zaman dilimlerinde ise yavaş ve sürekli şekil değişiklikleri meydana gelmektedir. Bu değişiklikler levhaların boyutuna ve şekline bağlı olarak yeni kıta, okyanus, dağ, yanardağ vb. oluşumların meydana gelmesini sağlayabilir.


bakalım levha hareketleriyle ilgili olarak hawaii Adaları nasıl oluşmuş?
A. Levhaların Yaklaşma Hareketi
çarpışabilir. İki levhanın çarpışmasına göre oluşan yeryüzü şekli de değişiklik gösterir. Levhaların birbirine 
yaklaşması ve çarpışması üç değişik şekilde olabilir.



Kıtasal Levha ile Kıtasal Levha Yaklaflması
Bu levhaların yoğunlukları azdır. Bunlar yaklaşarak çarpıştıklarında levha kenarlarındaki yer kabuğu, çok büyük kıvrımlar oluşacak biçimde yukarı doğru itilir. Milyonlarca yıl içinde gerçekleşen bu olay sonucunda kıvrımlı sıradağlar oluşur. Ancak bu hareket çok güçlüyse dağ oluşumu gerçekleflmez ve yer kabuğu eğilebilir, yatık bir hâl alabilir ya da kırılabilir.


Okyanussal Levha ile Kıtasal Levha Yaklaşması

Bu levhalar bir araya geldiğinde okyanusal levha kendisine göre daha az yoğun olan kıtasal levhanın altına doğru dalar. Bu hareket nedeniyle yüzeyde bir hendek (çukur) oluşur. Bu olayın meydana geldiği alan dalma-batma bölgesi olarak adlandırılır. Diğer
yandan ateş küre içinde giderek daha derine inen okyanusal levha ise eriyerek magmaya karışır. Magma da zayıf noktalardan yeryüzüne doğru yükselerek yukarıda volkanları
oluşturur. Bu tür levha sınırlarında üstte kalan kıtasal levhadaki yer kabuğunun sıkışması nedeniyle dağlar da oluşabilir.



Okyanussal Levha ile Okyanusal Levha Yaklaşması
Bu levhalar bir araya geldiğinde ikisi de birbirinin altına dalmaya çalışır. Sonunda 
yoğunluğu fazla olan levha dalmayı gerçekleştirir. Bu hareket nedeniyle derin hendekler

oluşur. Dalmayı gerçekleştiren levha battığı noktada ateş küre ile temas ederek erir ve 
magmaya karışır. Magma da okyanus tabanında bulduğu zayıf noktalardan yeryüzüne

doğru yükselmeye başlar ve yukarıda volkan dizilerini oluşturur.

B. Levhaların Uzaklaşma Hareketi



Okyanus taban›nda iki levhanın birbirinden uzaklaşmakta olduğu sınırda, magmanın çoğu levha
kenarlarında katılaşıp kalırken bir kısmı da çatlaklardan yüzeye ulaşarak yayılma sırtları olarak
adlandırılan volkanik sıradağları meydana getirir. Sürekli olarak biçim değiştiren okyanus tabanları
zaman zaman yok olsa da bunların yerine yenileri oluşur. Milyonlarca yıldır devam eden levha
hareketleri, bundan milyonlarca yıl sonra da günümüzdeki okyanusların şeklinin değişmesine ya da
yeni okyanusların oluşmasına neden olacaktır.

C. Levhaların Yanal Hareketi

Levhalar aynı yönde veya zıt yönde kayarak ilerleyebilir. Bu hareket yanal hareket olarak adlandırılır. Diğer levha
hareketlerinde gözlenen bir kısım levhanın magma içinde erimesi veya taşkürede artma-azalma gibi olaylar yanal hareket sonrasında gözlenmez. Ancak iki levhanın kısa süreli yanal hareketleri yeryüzünde büyük yıkımlara neden olabilir. Yanal hareket sırasında bir levha diğerine dayandığında arada kalan kayalar sıkışarak yerlerinden oynar veya kırılır. Çünkü levhalar arasındaki sürtünme çok büyüktür. Bu kırılma ve kopmalar sırasında açığa çıkan enerji dalgalar halinde yayılarak yeryüzünde sarsılmaya neden olur. Bu olaya deprem denir.


Deprem, yer kabuğunda beklenmedik bir anda ortaya çıkan enerji sonucunda meydana gelen sismik dalgalar ve bu dalgaların yeryüzünü sarsması olayıdır. Sismik aktivite ile kastedilen meydana geldiği alandaki depremin frekansı, türü ve büyüklüğüdür. Depremler Sismometre ile ölçülür.
Dünya yüzeyinde gerçekleşen depremler kendilerini bazen sallantı bazen de yer değiştirme şeklinde göstermektedir. Bazen yeryüzüne yakın bir noktada güçlü bir deprem gerçekleştiğinde tsunamiye sebep olabilir. Bu sarsıntılar ayrıca toprak kayması ve volkanik aktiviteleri de tetikleyebilir.


DEPREME DAİR;





 *Öncü deprem nedir?
 Ana depremden önce meydana gelen küçük sarsıntılar, öncü depremlerdir. Bu depremler, kendisinden sonra büyük bir deprem meydana geldiği için öncü deprem olarak nitelendirilmiştir.
*Artçı deprem nedir?
 Ana depremden sonra kayaçların yerlerine oturması sürecinde meydana gelen, ana depremin büyüklüğünü geçmeyen sarsıntılar artçı depremlerdir. Artçı depremlerin belli bir süresi yoktur, bir ay ya da bir yıl süresince zaman zaman tekrarlayabilir.
*Deprem büyüklüğü nedir?
Depremin merkezinde açığa çıkan enerjinin miktarı, depremin büyüklüğüdür. Büyüklük, yer sarsıntısının sismograf adı verilen aletlerle ölçülmesiyle belirlenen bir değerdir.
*Deprem şiddeti nedir?
Şiddet, depremin binalar ve insanlar üzerinde meydana getirdiği hasarın derecesidir. Bu etki, depremin merkezinden uzaklaştıkça değişebilir. Bir depremin, farklı yerlerde farklı şiddet değerleri olabilir. Depremin büyüklüğü arttıkça açığa çıkan dalgalar daha uzağa yayılarak etkiledikleri alan büyüyeceğinden depremin şiddeti de artar. Şiddet değeri, I ve XII aralığındaki Romen rakamları ile ifade edilir. Bu rakamların hiçbir matematiksel temeli yoktur, bütünü ile gözlem bilgilerine dayanır. Depremin şiddeti, depremin büyüklüğüne, odak noktasının derinliğine, zemin yapısına ve yapıların dayanıklılığına bağlı olarak değişir.
*Depremin şiddeti ile büyüklüğü arasında ne fark vardır?
Depremlerin büyüklüğü ve şiddeti, genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır. Büyüklük, depremin kaynağında açığa çıkan enerji ile ilişkili bir değerdir ve ölçüm cihazları ile ölçülür. Şiddet ise deprem bölgesindeki hasara göre belirlenen bir değerdir. Aşağıda yer alan çizelgede depremin büyüklüğü ile şiddeti karşılaştırılmıştır.
*Deprem bölgesi ne demektir?
Depremlere sebep olan levha hareketleri, volkanik püskürmeler gibi olayların yer kabuğu üzerinde nerelerde olduğu bilinmektedir. Bu olayların gerçekleştiği ve fayların çok olduğu bölgelere deprem bölgesi denir. Levhalar açısından ele aldığımızda ülkemiz; Avrasya, Arap ve Afrika levhalarının etkisindedir. Bu levhaların hareketlerinden dolayı ülkemizde sık sık depremler olmaktadır.
*Depremlere sadece faylar mı sebep olur?
Depremler genelde, levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri yerlerde oluşur. Ancak başka etkenler de depreme sebep olur. Örneğin volkanik püskürmeler de depremlere sebep olabilir. Ateş kürede bulunan magmanın yeryüzüne çıkışı sırasında,fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların sebep olduğu patlamalar depremleri meydana getirir. Bu tip depremlere volkanik depremler denir. Bir başka tip deprem ise yeraltındaki boşluklarda (mağaralarda), kömür ocaklarında tavanların çökmesi ile oluşan çöküntü depremleridir. Enerjileri az olan volkanik depremler ve çöküntü depremleri bölgeseldir ve genellikle fazla hasar vermez.
*Depremler önceden tahmin edilebilir mi?
Deprem öncesinde hafif sarsıntılarla meydana gelen öncü depremlerin oluşması, kuyu suyu seviyesindeki değişmeler, radon gazı artışı, bazı hayvanların davranışlarındaki değişiklikler gibi depremi haber veren işaretler olsa da depremlerin ne zaman ve nerede olacağı henüz
bilinememektedir. Depremlerin önceden tahmin edilebilmesi için levha sınırlarının ve levha hareketlerinin niteliğini doğru olarak yorumlamak gerekir. Bilim insanları depremleri önceden belirleyebilmek için çalışmalarını sürdürüyorlar.

Doğal felaketlerden belkide en yıkıcılarından biri olan depremlerin günümüz teknolojisi ile önceden tahmin edilmesi ve önlenmesi mümkün değildir. İşte bu nedenle depremin zararlarından korunmak için mutlaka hazırlıklı olmak gerekir.




Depremden önce alınabilecek önlemler

  • Binalarımız mutlaka mevcut deprem yönetmeliğine uygun esaslarla inşa edilmiş olmalıdır.
  • Elektrik ve doğal gaz sistemlerine erken uyarı sistemi yerleştirilmelidir.
  • Denize kıyısı bulunan yerleşim yerlerinde ikamet edenler , deprem esnasında denizden gelebilecek büyük dalgalara karşı uyarılmalıdır.
  • Fabrikalar, barajlar, yollar ve tünellerin depreme karşı dayanıklı olarak inşaa edilmesi sağlanmalıdır.
  • Konut yerleşimleri zeminin nisbeten daha gevşek olduğu ova, bataklık gibi yerlere kurulmamalıdır.
  • Deprem konusunda uzman, resmi ve özel kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır.
  • Depremde oluşabilecek yangınlara karşı binalarımızda yangın merdiveni olmalıdır.
  • Binalarda deprem sırasında düşme olasılığı olan tüm eşyalar mutlaka duvara monte edilerek sabitlenmelidir.
  • İlk yardım konusunda eğitim alınmalıdır.
  • Acil durum çantası hazırlanmalıdır.
  • Yataklar kesinlikle cam kenarlarından, asılı cisimlerden ve eşyalardan uzakta bir yere alınmalıdır.
  • Binanın her odasında önceden planlama yapılmalı, sığınılabilecek güvenli bir yer seçilmelidir

  • Deprem esnasında yapılması gerekenler


  • Kesinlikle paniğe kapılmamalı ve sakin olmaya çalışılmalıdır. Önceden hazırlanan deprem plânı doğrultusunda hareket edilmelidir.
  • Yangın ihtimaline karşı elektrik ve gaz vanaları öncelikli olarak kapatılmalıdır.
  • Yüksek katlardaysak balkon, pencere, asansör ve merdivenlerden uzak durulmalı ve kesinlikle aşağıya atlanmamalıdır ( ilk maddeye bakınız).
  • Gaz sızıntısı olabilme ihtimaline karşı çakmak ve kibrit kullanılmamalıdır. El feneri kullanılmalıdır.
  • Eğer güvenli bir şekilde evden dışarıya çıkma olanağı varsa çıkılmalı, evden dışarıya çıkmak mümkün değilse evdeki beyaz eşya cinsinden büyük eşyaların yanına yan yatılarak uzanılmalıdır.
  • Olaki deprem sırasında araç içinde bulunuluyorsa araç bina, ağaç, elektrik direkleri gibi yerlerden uzakta açık bir alana çekilmeli ve deprem sona erene kadar beklenmelidir.
Deprem sonrasında yapılması gerekenler
  • Kesinlikle paniğe kapılmamalı ve sakin olmaya çalışılmalıdır.
  • Her deprem artçıları ile beraber gelir, artçı depremlere karşı hazırlıklı olunmalı, kesinlikle binalara girilmemelidir.
  • Acîl yardım araçlarının (İtfaiye ve ambulans gibi) geçişini kolaylaştıracak şekilde diğer araçlar çekilmelidir.
  • Telefon hatlarında çok fazla yoğunluk oluşacağından yalnızca acîl durumlar için telefon kullanılmalıdır.
  • Çevremizdeki enkazlarda kurtarma ve ilkyardım çalışmalarına bilinçli bir şekilde katılınmalıdır.
  • Radyo ve benzeri çalışabilir durumdaki araçlardan yetkililerin açıklamaları takip edilmelidir.
  • Zarar görmüş binalardan dışarı çıkarken düşebilecek cisimlere karşı dikkatli olunmalıdır.

  • Vücudumuzda eğer yaralanma yoksa oluşabilecek yaralanmalara karşın pantolon, ceket, eldiven ve ayakkabı gibi sağlam giysiler giyilmelidir.
  • Deprem sonrasında binanın uğramış olduğu hasar, mutlaka konusunun uzmanları tarafından tespit edilmelidir.Gerekiyorsa yapılabilecek desteklerle zarar görmüş bina sağlamlaştırılmalıdır.






Depremden korunmak için yapmamız gerekenleri deprem dededen öğrenebiliriz :)



Volkanlar (Yanardağlar)





 Ateş kürede artan basınç nedeniyle yeryüzüne doğru hareket eden magma yüzeye çıkmak için farklı yollar bulur. Bacadan geçen magma kraterden dışarı püskürür.Sıcak ve akışkan olan lavlar
dağın yamaçları boyunca akarken gaz, toz, kül ve volkan bombası (sert lav parçalar›) gibi maddeler de büyük bir bulut oluşturur. Bu bulutun patlaması ile birlikte kül ve volkan bombaları çok yükseklere çıkabilir.Etrafa dağılan volkan gazı temelde buhar, karbon dioksit ile diğer gaz ve tozlardan meydana gelir ve çürük yumurta gibi kokar.Patlamanın şiddetinden etrafa kara bulutlar çöker. Volkandan çıkan bu gaz, toz ve kül bulutu suyla karışırsa çamur akıntısı (lahar) denilen bir çamur nehri oluşur.
*Krater volkanın ağzıdır.
*Baca magmanın yeryüzüne çıkmak için takip ettiği yoldur.
*Lav yeryüzüne çıkan magmaya denir. Lavın soğumasıyla volkanik taşlar oluşur.




                                         


3. SICAKLIK FARKINDAN KAYNAKLANAN HAVA OLAYLARI

Sabah uyandığınızda, hava durumunun nasıl olacağını hiç düşündünüz mü? Hava sıcak mı, soğuk mu, rüzgârlı mı, yağışlı mı olacak? Televizyonda, radyoda ve gazetelerde yapılan hava tahminleri, önümüzdeki birkaç gün için havanın nasıl olabileceğini öğrenmemizi sağlar. Meslekleri gereği pilotlar, denizciler, çiftçiler, sürücüler gibi hava durumunu bilmek zorunda olan birçok insan vardır. Çünkü onlar yapacakları işleri hava koşullarına göre ayarlamaktadır. Hava koşulları, Dünya’n›n Güneş ışınlarını alma durumuna ve hava küreyi oluşturan maddelere bağlıdır. Peki, hava küredeki bu maddelerin neler olduğunu biliyor muyuz? 

















Havanın büyük çoğunluğunu azot ve oksijen gazlarının, geriye kalan çok az bir kısmını ise karbon dioksit, su buharı ve diğer gazlar ile tozların oluşturduğunu görürüz. Karbon dioksit ve su buharı bu bileşenler içinde çok az bir yüzdelik dilime sahip olsa da yaşam için gerekli olan gazlardır. Su buharı aynı zamanda hava olaylarının gerçekleşmesini sağlayan çok önemli bir maddedir.


Dünya’nın her yerinde bilim insanları çeflitli gözlem araçlarıyla  günlük hava durumunu gözlemlerler. Gözlemleri sonucunda elde ettikleri verileri bilimsel açıdan yorumlayarak yağmur, kar, rüzgâr ve fırtına gibi hava olayları ile ilgili tahminlerde bulunurlar. Bu tahminleri hava durumu bültenleri ile bize aktarırlar. Günden güne ve bölgeden bölgeye değişen bir özelliğe sahip olan hava olaylarını sıcaklık, yağış, rüzgâr, nem ve hava basıncı gibi değişik etkenler belirler. Özellikle rüzgârlar, atmosferdeki havanın Dünya çevresindeki hareketini kolaylaştırdığından hava olaylarını belirlerken oldukça önemlidir. Bunun nasıl olduğunu anlamak için rüzgârları yakından tanımaya ne dersiniz?




RÜZGARLAR

Havanın ısınması, ısınan kütlenin genişlemesine, dolayısı ile harekete geçerek yükselmesine neden olur. Ancak yükselen hava kütlesi atmosferin dışına çıkamayacağından, önce dikey sonra yatay yönde hareket eder. İşte bu noktada havanın ısınıp kütlesel olarak yer değiştirmesi, basıncın oluşmasına neden olur. Ancak atmosferin yaptığı basınç dünyanın her yerinde aynı değildir, çünkü yerçekimine, sıcaklığa ve bulunulan yerin yüksekliğine bağlı olarak değişir. Bu şekilde yüksek ve alçak basınç merkezleri oluşur. Atmosferdeki yüksek basınç alanları tepelere, alçak basınç alanları ise çukurlara benzetilebilir. Hava akıcı olduğundan, çekimin etkisi altında yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru, sanki yamaçlardan akan su gibi hareket eder ve rüzgarları meydana getirir.



Rüzgârların şiddeti, Beufort ölçeğinden ya­rarlanılarak tahmin edilir. Bu ölçeği İngiliz amiral Sir Francis Beaufort (1774-1857) savaş gemilerinde kullanılması amacıyla geliştirmiş­tir. Son yıllarda olağanüstü derecede güçlü rüzgârlar da tabloya alınmış ve bunlar 13′ten 17′ye kadar numaralandırılmıştır. Bu ölçekte­ki Beaufort sayısı ve ortalama rüzgâr hızı uluslararası değerlerdir; ama rüzgârların adı ve tanımlanan belirtileri ülkeden ülkeye deği­şebilir.



Hortumlar ve Kasırgalar



Bazı rüzgârlar belli bir yönde kuvvetli şekilde eserken bazıları ise kendi ekseni etrafında döner. Sıcak hava
alanlarında hızlı bir şekilde kendi ekseni etrafında dönen rüzgârların en küçüğüne şeytan kulesi, ortancasına
hortum, en büyüğü ve en kuvvetlisine ise kasırga denir.






NEM Nedir? 
Su, canlıların ihtiyaç duyduğu ve onların yaşamasını sağlayan en önemli maddelerdendir. Havadaki su buharına nem adı verilir. Su, katı, gaz ve sıvı hallerde bulunmaktadır. Bunlar sıcaklık şartlarına göre birinden diğerine dönüşmektedir. Su belirli bir sıcaklıkta buharlaşarak gaz haline geçmekte, sıcaklığın düşmesiyle gaz halindeki su buharı yoğunlaşarak sıvı (yağmur), ya da katı (dolu-kar) haline dönüşerek yere düşmektedir. 




!hava sıcaklığını ve nemi gelin bir de buradan izleyelim


Hava Olaylarının Sebebi Nedir?



Televizyonda hava durumu programı seyrederken hepimiz hava tahmin raporlarında
“Yurdumuz yarından itibaren Balkanlardan gelen alçak hava basıncın›n etkisi altında kalacaktır”
gibi ifadelerin sıkça kullanıldığını duymuşuzdur. Sözü geçen ifadelerde yer alan alçak basıncın
ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Peki, yüksek basınç ne demektir? Bu ifadelerin hava
durumunda ne gibi değişikliklere yol açacağını biliyor musunuz?
Bir bisiklet lastiğine çok fazla hava bastığımızı varsayalım. Burada lastiğin içindeki havanın,
lastiğin iç yüzeyine yaptığı basınç yüksek basınçtır. Benzer flekilde belli bir alanın üstündeki havanın
normalden daha fazla sıkışması ile oluşturduğu basınç, yüksek hava basıncıdır. Bunun tersi
olarak havanın normalden daha seyrek olması hâlinde yaptığı basınç ise alçak hava basınc›d›r.
Atmosferdeki alçak ve yüksek basınç alanları sıcaklık farklılıklarından ortaya çıkar. Isınan hava
yükselir ve havayı oluşturan tanecikler daha soğuk alanlara doğru giderek oralarda birikir. Bir
bölgede yüksek basınç varsa buradaki hava çevresindeki alçak basınç alanlarına doğru hareket
eder. Bu şekilde, havanın yer değiştirmesiyle oluşan hareketi yani rüzgârı hissederiz.


Günlük ve Mevsimsel Sıcaklık Değişimleri


Dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü: Dünyamızın kendi ekseni etrafında dönüşünü 24 saatte tamamlar. Bu şekilde kendi ekseni etrafında dönerken Güneş’e bakan yüzünde gündüz arka yüzünde ise gece yaşanacaktır. Bu nedenle Güneş’e bakan kısmı daha sıcak olup bu yüz aydınlık olur. Bu yüze değen Güneş ışınları sahip oldukları ısı enerjisini Dünyanın bu yüzündeki cisimlere aktaracak ve onlarında ısınmalarını sağlayacaktır. Dünyanın Güneş’e dönük olmayan yüzü Güneş’ten gelen ışınlardan bir süre uzak olacağı için bu kısımda hava soğuk olur. Dolayısıyla gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkının Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.


Dünya’nın Güneş Etrafında Dönüşü: Dünyanın Güneş etrafında dönmesi mevsimleri oluşturur. Dünyanın dönme ekseninin eğik olması nedeniyle Güneş ışınları dik olarak alan bölgeler de sürekli değişir. Dünyada bir yılda her iki yarım küre farklı farklı mevsimler yaşar. Eğer eksen eğikliği olmasaydı, Dünya Güneş etrafında dolanırken Güneş ışınlarının yere düşme açısı değişmeyecek, sıcaklık değişimleri gerçekleşmeyecek, böylece mevsimler oluşmayacaktı. Ekvator bölgesine güneş ışınları dik olarak geldikleri için bu bölgenin sıcaklığı çok fazladır. Kutuplara gelen ışınlar ise eğik oldukları için bu bölgeler yıl boyunca soğuktur. Mevsimlerin meydana gelmesi de Dünyanın eğik duruşu ve Güneş etrafındaki hareketi ile ilgilidir. 






Hava Olaylarının Yeryüzü Şekillerinin Oluşumuna ve Değişimine Etkisi






Yeryüzü şekillerinin oluşumunda ve değişiminde sadece levha hareketleri etkili değildir.
Sıcaklık farkı, yağışlar ve rüzgârlar gibi hava olayları da yeryüzü şekillerini etkiler. Örneğin, rüzgârlar
bir yandan kil, kum ve toz gibi parçacıkları havada taşırken bir yandan da daha büyük taş parçalarını birkaç
santimetre hareket ettirerek yeryüzü şekillerini değiştirmektedir. Çöllerde ve deniz kıyılarında rüzgâr tarafından taşınan kum; kayaların ve çalılıkların etrafında birikip gelişmeye devam ederek zamanla kumulları oluşturmaktadır.


Hava olaylarının yeryüzü şekilleri üzerindeki etkisinin bir diğer örneği de kayalardır. Gündüzleri sıcaklığın etkisiyle genleşen kayalar, geceleri havanın soğumasıyla büzülür. Bu durumun sürekli tekrarlanması ile kayalarda parçalanmalar ve çatlamalar meydana gelir. Yarı nemli bölgelerde bu çatlaklara dolan yağmur suları donarak parçalanmayı hızlandırır. Rüzgârla gelen parçacıklar geniş kayalara çarpınca zımpara etkisi yaratarak kayaların yüzeyini bazen yanda görülen foto¤raftaki gibi törpüleyip parlatırken bazen de parçalanmasına sebep olur. Rüzgârlar, sürati azaldığında taşıdığı parçacıkları ve kumu bir yerlerde bırakır.


İklim ve Hava Olayları Arasındaki Farklar

İklim: geniş bölgelerde uzun zaman diliminde gerçekleşen hava olaylarının ortalamasıdır. Dünya'da Birbirinden farklı bir çok iklim bulunmaktadır. Dünya‘nın oluşumundan bu yana iklimler aynı kalmamış zamanla değişimlere uğramıştır. Milyonlarca yıl önce belki de birçok bölge levha hareketleri nedeniyle farklı yerlerdeydi ve farklı iklim özelliklerine sahipti. Günümüzde de Dünya'daki ortalama sıcaklık giderek artmaktadır. Küresel ısınma olarak adlandırılan bu değişimin sera gazı miktarının artışından kaynaklandığını düşünen bilim insanları, sıcaklık artışının devam etmesi halinde, bu durumun kalıcı iklim değişikliklerine neden olacağını söylemektedirler
 





İklim ve Hava Olayları Arasındaki Fark
İklim
Hava Olayları
Geniş bölgelerde ve çok uzun zaman içinde aynı
kalan ortalama hava şartlarıdır. Örneğin, Ankara'da
yazlar genel olarak açık, az bulutlu, sıcak ve hafif
rüzgarlı geçer. Buna göre Ankara'nın yaz mevsimi için
iklim özelliği "Ankara yazın sıcak ve kuraktır" şeklinde
tanımlanır.

Belirli bir yerde ve kısa bir süre içinde(günlük, haftahk vs.) etkili olan hava şartlarıdır. Örneğin, Ankara'da bir yaz gününde sabah hava açık ve sakin iken öğle saatlerinde hava birden bulutlanabilir ve öğleden sonra bir yağış
görülebilir. Fakat bu durum Ankara'da yaz boyunca görülen bir olay değildir. Günlük bir hava durumudur.
İklimi meydana getiren meteorolojik etkenlerin analizi
ile uğraşan bilim dalma "klimatoloji (iklim bilim)"
denir. Bu bilim dalı meteorolojinin yaptığı gözlemleri
canlı yaşamı açısından inceleyerek açıklamaya çalışır.
Yeryüzünde görülen başlıca iklim tiplerini, oluşum nedenlerini, özelliklerini ve insan yaşamı üzerine etkilerini inceler.
Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmelerini ve buna bağlı olarak oluşan hava olaylarını inceleyerek hava tahminleri yapan bilim dalına "meteoroloji" denir. Meteoroloji, atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumunu, gelişimini ve değişimini nedenleri ile inceler. Bu olayların canlılar ve dünya açısından doğuracağı
sonuçları araştırır.
Klimatoloji ile uğraşan bilim insanlarına "iklim bilimci"
denir.
Meteoroloji bilimi ile uğraşan uzmanlara
"meteorolog" denir.
En az 30 – 35 yıllık hava durumuna ait ortalama veriler ile belirlenir
Günün 07.00, 14.00 ve 21.00 olmak üzere farklı saatlerinde yapılan günlük gözlemlerle belirlenir.


* İklim ve hava olayları birbirini yakından ilgilendiren olaylardır. Kara-deniz, deniz-buz, deniz-hava etkileşimleri;
volkanik gazlar, insan faaliyetleri, arazi kullanımı, Güneş'ten gelen ve yansıyan ışınlar gibi etkenler iklimin temel
elemanlarıdır. Bu elemanların atmosfer üzerinde; uzun süreler sonunda oluşan etkileri Dünya'daki iklim tiplerini meydana
getirirken kısa süreler (günlük, haftalık vs.) sonunda oluşan etkileri de hava olaylarını meydana getirir.

* İnsanlar eskiden beri hayvan davranışlarına bakarak hava durumu tahminleri yapmışlardır. ( yağmur yağmadan hemen önce tarla farelerinin yuvalardan dışarıya çıktığı, köstebeklerin yuvalarına bir girip- bir çıktıklarını, kurtların acı acı uludukları, keçilerin ve koçların boynuzlarını sağa sola vurdukları söylenmektedir.) Bu durum hala devam etse de meteoroloji uzmanları artık çok ileri teknolojiler kullanmaktadır. Dünya yörüngesine yerleştirilen meteoroloji uyduları atmosferdeki hava hareketlerini gözlemlemektedir. Deniz meteorolojisi, rüzgârın yönünü ve hızını, denizdeki görüş uzaklığını, bulutluluk miktarını gözlemler.

* Havanın nasıl olacağını bilmek özellikle pilotlar, kaptanlar, balıkçılar ve çiftçiler için oldukça önemlidir. Uzun
yola çıkacak sürücüler de yolların durumunu öğrenmek için hava durumunu takip ederek meteorologların görüş ve önerilerini dikkate alırlar. Bu nedenle doğru hava tahminleri, insanları kötü hava şartlarına karşı uyarır. Böylece can ve mal kaybı önlenebilir.




KAYNAKÇA

Tunç, T., Bakar, E., Başdağ, G., İpek. İ., Bağcı, N., Köroğlu, G., Yörük, N., Keleş, Ö. (2011). İlköğretim Fen ve Teknoloji Ders Kitabı.
Tunç, T., Bakar, E., Başdağ, G., İpek. İ., Bağcı, N., Köroğlu, G., Yörük, N., Keleş, Ö. (2011). 
İlköğretim Fen ve Teknoloji Öğrenci Çalışma Kİtabı